Yakın zamana kadar anne sütüne sadece bebek için faydalı bir besin kaynağı olarak bakılmaktaydı. Bebekler anne sütünü direkt olarak annenin göğsünden aldığından, enfeksiyon yapıcı mikroorganizma olma riski daha düşüktür. Bebeklerin hazır sütle beslenmesi durumunda, sütün sağılması ve dağıtılması sırasında hastalıkların bulaşma oranı yükselir. Yapılan bazı araştırmalarda, anne sütü dışında hazır mamalarla beslenen bebeklerde solunum yolu, idrar yolu, bağırsak ve kulak hastalıklarının görülme oranının daha yüksek olduğu belirlenmiştir.

Bebeklerin yaşama adım attığı ilk dönemlerde hastalıklardan korunmalarının en önemli unsuru anne sütüdür. Henüz bağışıklık sistemi gelişmemiş olan bebeklerin mikroorganizmalara karşı tek savunma mekanizması anne sütüdür. Anne karnında başlayan yaşam, doğumdan sonra da bebeklerin korunmasını sağlayacak sistemlerle donatılmıştır. Anne, yaşamında geçirmiş olduğu hastalıklara karşı ürettiği savunma antikorlarını plasenta aracılığıyla bebeğe geçirmektedir. Doğumdan sonra bu savunma antikorlarını anne sütüyle bebeğine aktarır. Mikropları algılayan hafıza hücreleri anne sütü ile bebeğe geçer ve bebeğin bağışıklık sisteminin işlevini yerine getirmesine yardımcı olur. Bebeğin bağırsaklarına geçen bağışıklık hücreleri, buradan lenf sistemine geçer ve bağırsakları bakterilerin üremesine engel olacak bir ortama dönüştürür.

Anne sütünde bulunan antikorlar IgA, IgG, IgD, IgM ve IgE olmak üzere beş grup halindedir. Bu antikorlar arasında en fazla bulunanı IgA'dır. IgA antikorları erişkinlerin solunum ve sindirim sisteminde de bulunur ve iki ya da daha fazla molekülden oluşur. IgA molekülleri, sindirim enzimleri tarafından parçalanamaz. Bebeğin immün sistemi doğumdan sonra aktif olmadığından, enfeksiyon olması durumunda IgA salgılaması azalır. Bu nedenle özellikle biberonla beslenen bebeklerde hastalık riski daha yüksek olur. Anne sütü alan bebekler, yüksek oranda IgA aldıklarından, hastalıklara karşı dirençli olur ve bağırsaklarındaki yararlı bakteriler artar. Anne sütü, ayrıca yararlı bakterilerin çoğalmasını teşvik eder ve zararlı bakterilerin azalmasına neden olur. IgA salgısı, gözlerdeki epitel dokunun enfeksiyonlardan korunmasını sağlar ve toplumda bilindiği üzere, anne sütü göz enfeksiyonlarında göze damlatılarak tedavi amaçlı kullanılabilir. Her ne kadar bu uygulamanın tıbbi açıklaması tam olarak yapılmamış olsa da sonuçları oldukça başarılıdır.

Anne sütünde, müsin adı verilen ve protein taşıyan, karbonhidrat taşıyan moleküller bulunur. Ayrıca serbest demiri bağlayan laktoferrin adı verilen protein ve B12 vitaminini bağlayıcı özelliği olan bir protein de anne sütünde bulunur. Bunun etkisiyle bakteriler ortamda demir ve B12 vitamini bulamaz ve beslenemezler, böylece bebeklerin hastalıklardan korunması sağlanır. Sütün içeriğindeki serbest yağ asitleri, virüslerin kılıfına zarar verir. Doğum sonrası gelen ve kolostrum adı verilen süt, güçlü bir antiviral etkiye sahiptir. İçeriğinde fibronectin adlı bir protein bulunur ve bu protein enfeksiyon riskini azaltır.

**Bağışıklık Sistemi Desteği:** Anne sütü, bebeğin bağışıklık sistemini destekler ve enfeksiyonlara karşı korur.

Anne sütü, bebeğin sağlıklı bir şekilde büyümesi ve gelişmesi için en ideal besindir. İçeriğindeki antikorlar, yararlı moleküller ve diğer besin öğeleri sayesinde, bebeklerin hastalıklardan korunmasını ve sağlıklı bir şekilde gelişmesini sağlar. Emzirme, hem anne hem de bebek için sayısız fayda sağlamaktadır.